29 Ocak 2009 Perşembe

KAKTÜS!!!



Bu dikenli bitkinin ne işe yaradığını ne için yaratıldığını bileniniz varmı ? Yok tabi unutmayın ki dünyadaki herşey bi amaçla yaratılmıştır. Mesela kaktüs radyosyonu emmekte bu yüzden en büyük nükleer santral yakınlarında tonlarca kaktüs bulunmakta...
Geçenlerde istanbulda bir banka şubesi tam 250 adet kaktüs siparisi vermiş,
bilgisayarları yanına koymak için herkes evinde hatta her odada mutlaka kaktüs bulundurmalı...
bakmayın namının kötü olduğuna çok dekoratif ve estetik kaktüsler var;uzaktan güzel görünen ama dokununca canınızı yakan...(yakın hissettim kendime bu cümleyi nedense!!!)

YÜREK SANCILARI...

Sahi, bazı insanlardan, şehirlerden, evlerden ya da kitaplardan kopmak mümkün olmuyor, değil mi?

Tıpkı kayayı aşındıran su gibi, ruhumuzu sabırla aşındırıp yer edinmiş oluyorlar. O yeri başka bir şeyle doldurmak mümkün olmadığı için de, sık sık hatırlıyoruz kendilerini.

Hani dilinizle dokununca sancıyan bir yer vardır dişinizde. Her defasında sancıyacağını bilir ama yine de dokunmadan edemezsiniz. İşte biraz öyle bir şey...
(ALINTI)

26 Ocak 2009 Pazartesi

ANKARADAN KARDEŞLERİM GELİYOOO (HUMUS)

Bu haftasonu ankaradan kardeşim ve kardeşim gibi gördüğüm dostlarım geliyo :))tabi bazı siparişlerimiz oldu sağolsun gencocuuuuum getiriyo hepsini toplayıp ama karşılığında ne istedi dersiniz "humus - rakı" istediği o olsun hazır aklıma gelmişken sizinle de paylaşayım dedim tarifi çok lezzetli ve tok tutan bi mezedir kendisi beğenerek ekmek banıyoruz sizede afiyet olsun...
MALZEMELER
Yarım kilo nohut
Yarım su bardağı su
1 Su bardağı tahin
1 baş dövülmüş sarımsak
1 Adet limon
1 Çorba kaşığı kimyon
Yarım demet maydanoz
1 Çorba kaşığı teeyağı
1 Tatlı kaşığı kırmızıbiber
2 Tatlı kaşığı tuz
HAZIRLANIŞI
Nohutu akşamdan 1 tatlı kaşığı tuzlu suda ıslatın.
Düdüklü tencerede 45 dakika pişirip, suyunu süzün. (Ya da konserve haşlanmış nohut kullanın)
Yarım su bardağı su ilave edip, blendırdan geçirin.
Ayrı bir kapta tahin, dövülmüş sarımsak, limon suyu, kimyon ve 1 tatlı kaşığı tuzu karıştırın.
Blendırdaki nohutların üzerine hazırladığınız bu karışımı ekleyin.
3 Dakika karıştırın ve servis tabağına yayın.
Tavada tereyağını eritin.
Kırmızıbiberi ilave edip, karıştırın.
Humusun üzerine gezdirin.
Kıyılmış maydanoz ile süsleyerek servis yapın.
üzerine kırmızı biberli yağda hafif kavurduğunuz pastırma dilimleri de koyabilirisiniz.

22 Ocak 2009 Perşembe

EVDE ŞARAP YAPMANIN EN KOLAY YOLU...

Evde şarap yapımının sayısız yolu var. Burada ilk olarak, en basit, en pratik şarap yapım yöntemini tarif edeceğiz. Bu işe bir kez başladıktan sonra, herkes, bu yöntemi kendince geliştirebilir, zenginleştirebilir. Daha doğrusu, aksi mümkün değil zaten! Bu sitede de şarap yapımıyla ilgili pek çok ayrıntıyı tartışacağız. Ama kolay bir başlangıç yapmak isteyenler, bunu yapabilmeli... Öyle değil mi?Şarap yapımı için, 1 litrelik cam şişelerde ya da kutularda satılan ve üzerlerinde “%100” yazan üzüm sularını kullanacağız... Marka seçimi size kalmış. Ama uyarmakta yarar var: Bazı ünlü markalar bile, çok kötü sonuç verebiliyor. Büyük olasılıkla, “%100” ibaresini kullanmalarına rağmen, katkı maddeleri ekledikleri için... Dolayısıyla, “güvenilir” bir üzüm suyunu tercih etmenizde sonsuz yarar var...
GEREKLİ MALZEMELER:
1 litrelik 3 şişe ya da kutu %100 üzüm suyu
4-6 tane 1 litrelik boş şişe
Ekmek mayası (kuru maya)
Toz şeker
Peçete (ya da temiz/kokusuz bez, kağıt havlu vs.)
Paket-ambalaj lastikleri ve/veya seloteyp
Çok az miktarda su
Plastik huni (işleri kolaylaştırır,her eve lazım)
FERMANTASYON SÜRECİNİ BAŞLATIYORUZ...
3 litrelik “parti”ler halinde çalışacağız... En azından şimdilik... Üç şişe ya da kutu üzüm suyunu önce dörde böleceğiz. Yani, bir boş şişeye ihtiyacınız olacak. İçi temizlenmiş şarap ya da meyve suyu şişeleri olabilir... Üç şişe/kutu meyve suyunu yaklaşık 75 cl’lik dört şişeye/kutuya böldükten sonra, her birine 2.5 (iki buçuk) tepeleme yemek kaşığı toz şeker ekleyip, eriyene kadar çalkalayın. (Toz şeker, alkol oranını yüzde 10-11 civarına yükseltebilmek için gerekli. Fermantasyon sırasında, üzüm suyunda doğal olarak bulunan şeker ile eklediğimiz toz şeker alkole dönüşür.) Bir bardağa 2-3 cl (santilitre) oda sıcaklığında su, 1 silme çay kaşığı ekmek mayası ve 1 tepeleme çay kaşığı toz şeker koyup, şeker ve maya eriyene kadar karıştırın. Daha sonra, bardağın üzerini herhangi bir şeyle (örneğin bardak altlığıyla) örtüp, karanlık bir yere bırakın. Hava sıcaklığına bağlı olarak, bir-iki saat içinde, mayalı-şekerli suyun üzerinde kalınca bir köpük tabakası oluşacak (daha sıcak havalarda daha çabuk olur). Dört üzüm suyu şişesinin/kutusunun her birine, köpük tabakasının dörtte biri ile 3 çay kaşığı mayalı-şekerli su ekleyin. Mayanın üzüm suyuyla tam olarak karışması için kapaklarını yeniden kapatıp çalkalamanızda yarar var. Daha sonra, fermantasyon işlemi sırasında şişelere/kutulara hava girmemesi, ama oluşan gazın dışarıya çıkabilmesi için, şişelerin/kutuların ağızlarını peçeteyle kapatın. Genişçe ağızlar için üç, çok dar ağızlar için iki kat peçete kağıdı yeter. Peçeteyi sabitlemek için de, şişelerde ve ağız yapıları uygun olan kutularda paket-ambalaj lastiği kullanın. Yapısı uygun olmayan kutularda da seloteyp kullanabilirsiniz (tabii ağız kısmına gelen peçetenin üzerini bantlamayın; yoksa içerideki gazlar dışarı çıkamaz ve bir süre sonra taşma görülür). Ağızlarını kapattığımız şişeleri/kutuları, güneş ışığı almayacakları, mümkün olduğunca kokusuz bir yere bırakın (aslında, ortamın kokusuzluğu, şarap yapımının tüm aşamaları için gerekli, çünkü şarap çevrenin kokusunu alır). Fermantasyon için ideal sıcaklık, 25 derece (santigrad) civarında... Bu sıcaklıkta, 9-12 günlük bir ilk fermantasyon süreci yeterli olacaktır... Daha düşük sıcaklıklarda süre uzayacaktır... 9-12 günün sonunda, şişelerin/kutuların diplerinde bir hayli tortu birikmiş olur. Elinizde bulanık bir alkollü meyve suyu vardır artık...
AKTARIM İŞLEMLERİ
Hem fermantasyon sürecini yeniden canlandırmak, hem de bulanıklığı gidermek için, birer-ikişer gün arayla üç ya da dört kez aktarma işlemi yapmalısınız. Dört şişeyi/kutuyu bu kez üç boş/temiz şişeye aktarın. İlk iki seferde, mümkün olduğunca yukarıdan, köpürterek aktarma yapın. Ama şişe/kutu diplerindeki tortuları aktarmayın. Dolayısıyla, her bir aktarımda, bir miktar kaybınız olacak. Her bir aktarımdan sonra, şişelerin ağızlarını aynı şekilde peçeteyle kapatıp yine karanlık/kokusuz bir yere koyun. Eski şişelerinizi bol suyla (ve gerekirse diş fırçası yardımıyla) temizleyerek yeniden kullanabilirsiniz... Bu arada, her bir aktarım sırasında, ürününüzün tadına bakın... Çok şekerliyse, henüz yeterince fermante olmamış, şeker alkole dönüşmemiş demektir... Bu durumda bir sonraki aktarımı daha geç yapın... Fazlaca ekşimişse, aktarımları hızlandırmanızda yarar var... Son aktarımda (tercihinize göre üçüncü ya da dördüncü aktarım), bu kez köpürmeyi en aza indirmeye çalışın. Bu aktarımın temel amacı, bulanıklığı en aza indirmek... Artık elinizde şarap var! Afiyetle içebilirsiniz!
DİNLENDİRME
Eğer dinlendirmek ve güzelleştirmek isterseniz, tadı hoşunuza giden şarabı, 1 litrelik, kapaklı şarap şişelerine aktarabilirsiniz. Şişeyi tam doldurun ve kapakla şarap arasında neredeyse hiç hava kalmasın. Dinlendirme işlemi de karanlıkta olacak elbette... Şişeyi de yatık bir şekilde koyacaksınız. Bu kez, ortamın serin olması gerekiyor. Yaz aylarında bunu sağlamanın basit bir yolu var: Şişenizin çevresini yeterince su emen temizlik bezleriyle sarıp, sürekli ıslak tutabilirsiniz. Böylece sürekli bir buharlaşma sayesinde şarap serin kalır. Sabrınıza göre, 1, 3 ya da 6 ay kadar dinlendirebilirsiniz... (bence çok bekletmeden içmek lazım ev şarabı çok dayanıklı olmuyo hem ne gerek var dinlendirmeye içelim güzelleşelim :)
BAŞKA MEYVELERLE DE OLUR!
Bu arada, aynı yöntemle, elma şarabı, nar şarabı, vişne şarabı ve başka meyve şarapları yapabilirsiniz. Bunlar arasında, en kolay sonuç alınanı ve en ucuzu, elma şarabı... Nar şarabı ise belki de en güzeli..
Şarabının dinlendireme aşamasında içine birkaç tane vişne veya kiraz atarsanız ve şarabı bitirdikten sonra onları afiyetle yerseniz 2 şişe şarap daha içmiş gibi oluyosunuz tecrübeyle sabit...Afiyet olsun...

15 Ocak 2009 Perşembe

YİYELİM,İÇELİM KAM ALALIM DÜNYADAN...


bazı insanlar akıllarını dağıtmak için alışveriş yaparlar,

bazıları spor yapar canları çıkana kadar hınçlarını alırlar hayattan...

sizde neler yaptığınızı yazarsanız bana sevinirim ufkum genişler biraz çünkü ben




  • yürürüm delicesine(burda çok mümkün değil maalesef hava çok kötü)


  • deniz kenarına giderim derin derin nefes alırım,sırtımdaki yükü ona yüklerim,dalga dalga atar nasılsa o benim yükümüde, rahatlarım (burda deniz yok ,su birikintisine bile melül melül bakıyorum)


  • bide yemek yaparım baharatlı, acılı gizemli ve yanında içki içilebilecek yemekler;


işte burda sadece bunu yapabiliyorum son zamanlarda bloğumda sizlerlede paylaşmak istiyorum bu lezzetleri belki sizileride mutlu eder...



rakı nasıl içilir ondan başlayalım mesela çok yerde okumuşsunuzdur ama tekrarlayalım...


Rakı nasıl içilir?
· Eskiden rakı kadehlerde sek olarak içilir ve üzerine bir yudum su alınırdı. (ben hala öle seviyorum J )Günümüzde ise rakıyı rakı bardağı dediğimiz aslında limonata bardağı olan bardakta sek olarak değil de su ile karıştırarak içiyoruz. Rakı içmenin en büyük püf noktası soğutulmuş rakı, bardak ve soğuk sudan geçer. Aksi takdirde rakı içiminden hiçbir zevk alınmaz.
· Rakı hazırlanırken dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta da bardağa önce rakı, sonra su, son olarak da buz konulmasıdır. Rakıyı sulandırmadan üzerine buz konulursa rakının aroması kristalleşir ve rakının tadı bozulur.
· Rakı meze ile birlikte yudum yudum ve yavaş içilir. Masanızın üzeri yesek de yemesekte önce gözümüzü doyuracak mezelerle dolu olmalıdır. Rakı güzeliktir, rakı içilen ortamın görsel, işitsel, duyusal güzelliği olmalıdır.
· Demlenmek rakı içerken kullanılan bir kelimedir. Bunun sebebi çayın rengi ve kokusu suya sinerek içilecek kıvamı almasıdır. Atalarımız da buradan yola çıkarak rakı masasında demlenme sözcüğünü kullanır. Rakı sofrasında demlenmek ve sarhoş olmayı birbirinden ayırtedebilmek gerekir. Bu yüzden rakı içmek özen gerektiren bir iş olduğundan sadece içmesini bilenle içilir.
· Rakı hiçbir zaman sarhoş olmak için içilecek bir içki değildir.
· Rakı yalnız başına içilmeyip arkadaşlar veya dostlarla birlikte içilir. Çünkü rakı masaları sohbetlerin yapıldığı, hikayelerin anlatıldığı, hem dinleyici hem konuşmacı olduğumuz bir ortamdır. Bu sanki bir grup terapisine benzer. Ayrıca rakı masasında herkes birbirine saygılı olmak zorundadır.
· İçeceğimiz insanlara gelince bunlar sevdiklerimiz, arkadaşlarımız, muhabbeti güzel olanlar, hoşgörülü olanlar, mümkünse bi müzik aleti çalanlar hatta sesi güzel olanlar olmalıdır.
· Rakı sofrasına otururken aklımızda olması gereken o masaya gülüp eğlenmek ,dünya dertlerinden kısa bi süre olsa da uzaklaşmak, özetle iyi vakit geçirmek için oturduğumuzdur.
· Rakı sofrasında insanlar çok mütevazı ve samimi oldukları için bu masada dostluklar pekişir ve kolay arkadaş edinilir. Eskilerden beri bu şekilde cereyan etmiştir. Hala da öyle olduğunu görebiliyoruz. Rakı en güzel aile ortamında içilir.
· Bu davranış karı koca arasındaki veya aile fertleri arasındaki bağları kuvvetlendirir.
· Rakı Birçok şairin de dediği gibi güneş battıktan sonra içilir. Akşamın karanlığında günün üzerimizde bıraktığı etkiyi azaltmak, rahatlamak ve biraz olsun dertlerimizden uzaklaşmak için içilir.
· Rakı içerken mevsimlerin de farklı etkileri oluşur insan üzerinde. Örneğin bir ilkbahar akşamında ırmak kenarında suyun sesini dinlerken... Kışın çatıya vuran yağmurun sesini dinlerken... Sıcak bir yaz akşamında arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde, rüzgarlı bir sonbahar gününde dökülen yaprakları izlerken içilen rakılar damağımızda hep farklı tatlar bırakır. Her mevsim rakı içmenin bi bahanesi vardır...


SİZİN BAHANENİZ NE?

14 Ocak 2009 Çarşamba

eşşek kadar olamadık...

Her ne kadar insanoğlu türlü akılsızlıkları eşşeklikle nitelendirse de en güzel gözlere sahip bu sevimli hayvan(kayınpederim resmimi ilk gördüğünde eşşek gözlü bi kız demiş :)), yerine göre çoğu insandan daha akıllıdır...
Eşek, iyi bir yol mühendisidir: Yokuşları en fazla yüzde yedi eğimle ve kısa mesafelerde virajlar alarak çıkar. Dediklerinde. .. ben de inanmamış ve nivelman yaptırmıştım (topoğrafik aletle ölçüm). Sonuç şaşırtıcıydı: %7.
Hani bu konuda çoğumuzun bildiği meşhur bir Kayseri fıkrası vardır:
1950'li yıllarda Amerikalı mühendisler gelmiş türkiye'ye. Bir kısım imar çalışmalarına rehberlik ediyorlarmış. O zamanlarda yol güzergâhını belirleyecek alet yok, eleman yok.
Nafı'a mühendisleri eşeği yokuşa sürüyorlar, arkasından, elemanlar şeritmetre çekiyor ve eşeğin ayak izlerine kazık çakıp istikamet belirliyorlarmış . Bunu gören Amerikalı mühendis, pratiği kavrayamamış ve sormuş:
- Ne yapıyorlar böyle?
- Rampada yolun güzergâhını belirliyorlar.
- Anlayamadım?
- Eşek %7 eğimin üstüne çıkmaz, biz de eşeğin izinde kazık çakıp rampada yol güzergâhı belirliyoruz.
Deyince Amerikalı katılarak gülmeye başlamış. Yatışınca da sormuş:
- Peki, eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?
Kayserili bozgun... cevap vermiş:
- Amerika'dan mühendis getirtiyoruz.
------------ --------- --------- --------- --------- ---
Eşek iyi bir kılavuzdur: Gittiği bir yolu hiç unutmaz ve o yoldan şaşamaz.
Bu nedenle deve veya katır kervanlarının önüne daha önce bu yoldan gitmiş bir eşeği kılavuz olarak koyarlarmış.
------------ --------- ---
Evet, eşek akıllıdır... düştüğü çamura bir daha, asla düşmez.
"Eşşek bir defa çamura düşer!" Deyimi bundandır.(alıntı)

sabah sabah bi eşşekle çekilen bi at arabası gördümde yüreğim sızladı eşşeklere bi metiye düzeyim dedim...

keşke bizde eşşek hisli olsak zaman zaman düştüğümüz çamura bi daha düşmesek dimi?

nerede, nasıl, kiminleyiz...

içimiz üşür,
ruhumuz üşür,
bedenimiz üşür güneş batımlarında mevsim ne olursa olsun ...
hele bide aylardan ocaksa ve puslu bi akşamüstü yaşanıyorsa...
İçinizi ısıtacak en iyi düşünce işten çıkıp sıcak evinize ulaşabilmek,
ocakta basit ama lezzetli bi yemek tüttürmek,
kapının açılışışını dinlemek huzurla elinde şarap şişesi...
Ve şükretmek nerde olursak olalım
ne durumda olusak olalım
İsli Antep havasını paylaşacak bi nefesin varlığına...

hıııııııım esti yine bi yerlerden...

Deniz kokusu getiriyorum...
Nem sinmiş tuzlu bedenime
Sabah ayazından gözlerim kırmızı
Bir şarkı tutturmuşum rastgele durduramıyorum
Karlı dağların tepesi özgürlük
Dibi deniz işte Ege
Uçarı bir hafiflik uçuşuyor başımda
İnanamıyorum inanamıyorum
Yarım gün uzakta Ankara
Sokaklarında uslu kentliyi oynamak için
Yine gazeteleri okumak yine gece bıkkınlığı
Yine sabah telaşlarına alışmak için
Deniz kokusu getiriyorum
Güneş kavurmuş tenimi
Bir sevişme sonrası gibi...:)
Neden umursamaz ve yalınım hiç bilemiyorum
Hiç bilemiyorum...

belki burda birlikte buluruz yalınlığımızın sebebini merhaba herkese...